24 Ekim Pazartesi 2022
Sevgili günlük ilk dramaturgi atölyesine isimlerimizi öğrenerek başladık, yeni döneme başlamanın heyecanının ışıltısıyla. Neden-niçin-nasıl buraya geldik bir havayı kokladık… Kimi -hatta çoğu- eli kalem tuttuğu için gelmiş buralara kadar, hep bi tiyatro sevdası… Bu dönem ne yapıyoruz ne yapmak istiyoruzdan (podcastler, yazarlar, etkinlikler vs.) bahsettik. Atölyeyi yaratıcılığımızı besleyecek şekilde nasıl modifiye ederizi tartıştık, bir sürü fikir çıktı tatlı da oldu. Dramaturgiyi nasıl yapcaz, neden yapıyoruz falan filan konuştuk; dramaturgi raporunu öğrendik.
Kübra tarafından metnin az spoilerlı, ön izlemeli PR Çalışmasını dinledik. Jenerasyonel travma, 1980-2015 arası Türkiye, üç kadın ve kadınlık, İstanbul ve kentsel dönüşüm gibi kavramlarla bir süre muhatap olacağımızı öğrendik. O sırada Nisa da geldi (gülüm 20.30 sanıyormuş) Pastada çilek.
Çaylarımızı içerken günlüğümüzü yazıyoruz şimdi, Parvin en son ne zaman normal çay içtiğini hatırlamıyormuş. Bu çay işi iyi oldu…
Havva Nur Akbulut, Nisanur Öztürk, Umut Tellioğlu, Parvin Mammadov, Hatice Kübra Yücel
----------------------------------------------------------------------------------------
2 Kasım Çarşamba 2022
Kitaplarımızın hala gelmemiş olması bizi dumura uğratmış olsa da tatlı ve bol kafa patlatmalı bir atölyeye daldık. Yeni gelenler için, okuyacağımız oyuna bir merhaba demek amacıyla metin ekseninde tartışacağımız Epigenetics ve Jenerasyonel Travma gibi havalı kavramlardan bahsettik. Dramaturginin mekan analizine bir giriş yapmak adına “Kentsel Dönüşüm” ve “Mekanda Adalet” gibi kavramları başladık tartışmaya. Odak noktamız İstanbul’du tabii. Mekanda “iyilik hali” ni açtık önce, kimimiz bunu mekanın tasarlanış amacına uygunluğu ile bağdaştırdı kimimiz ise fiziksel ve zihinsel ihtiyaçlarımızın karşılanma düzeyiyle. Mekanda adaleti konuşurken ise günışığına, oksijene erişim gibi çok temel ama göz ardı edilen ihtiyaçlara değindik. Bir mekanın adillik ölçeğinin, engelli bireylere uygun tasarımdan mekandaki kaynaklara erişimin gelir durumuna göre kısıtlanıp kısıtlanmadığına kadar varan bir skalaya sahip olduğunu fark ettik.
Peki İstanbul’un bizim iyilik halimize katkısı?
Mesela İstanbul’daki yapılar ve uyumsuzluk… Bir şehrin içindeki yapıların şehrin dokusu ile uyumu düşünüldüğünde sınıfta kalan birçok semt vardı. Veya semtlerin başlı başına farklı kimliklere sahip olması ne ifade ediyordu iyilik halimiz bağlamında? İstanbul’un modernleşme ve kentsel dönüşüm sürecinde ihtiyaçlar hiyerarşisindeki sadece en temel ihtiyaçların gözetildiğini hatta çoğu zaman onların da pek gözetilmediğini konuşmak biraz gerçekçi bir burukluk yarattı içimizde. Eh incelediğimiz tablolar da çok iç açıcı bir resim vermedi bize. Kentsel dönüşümün bir mekanı ve insanı nasıl etkilediğine dair düşünebildik.
Bir de “Sen İstanbul’dan Daha Güzelsin” de bolca yer kaplayan “bireyselleşme” den söz ettik. Ve gördük ki her birimiz için bambaşka bir anlama sahip bu bireyselleşme. Bir kısmımız için bireyin bir birey olma süreci iken bir kısmımız içinse toplumun içindeki bireylerin ayrıksılaşmasıydı birbirlerinden.
Atölyenin sonuna doğru yaklaşırken minik bir kolektif yazı yazı çalışması yaptık bayağı da keyifli oldu, üstümüzdeki kara bulutlara biraz renk geldi böylece. Atölye fotoğrafımızı çekerken “İkiye On Kala” dan “Kafamda Kentsel Dönüşümler” şarkısını dinledik. Bu günlük de atölyemiz gibi uzun oldu
Hatice Kübra Yücel
--------------------------------------------------------------16 Kasım Çarşamba 2022
Kitaplar ancak ulaştı elimize ve diğer atölyelerden farklı olarak bu sefer kitabı, en azından çoğumuz, okumuş bir şekilde başladık atölyemize. Daha önce de değindiğimiz jenerasyonel travma kavramı bu atölyede baş aktörlerdendi diyebiliriz sanırım. Kitaptaki karakterleri detaylıca ele aldık. Üç farklı kuşağı temsil eden üç farklı karakterin benzerlikleri, farklılıkları, travmaları üzerine uzun uzun konuştuk. Onların yalnızlıkları, ilişki tercihlerindeki hatalar, kadının toplumdaki yeri ve değişimler atölye boyu bize eşlik eden temel meselelerdi. Atölyemizin sonlarına doğru etkinlik ekibiyle bu yazarın kaleme aldığı bazı oyunları izlemeye gideceğimizi öğrendik. Ayrıca yazarla ilgili başka planlarımız da yok değil. Biz bu yazarın peşini kolay kolay bırakmayacağız gibi gözüküyor.
Metin Göksu Koç
---------------------------------------------------------------------25 Kasım Cuma 2022
Hafif yağmurlu bir günde Kadıköy Juliet’te buluştuk. Mekan oldukça şekerdi, en ortadaki masada oturduk dört kişi. Tam bir masabaşı çalışması oldu bu sefer, bir yandan Umut’un postmodernizm ve tiyatro üzerine yazdığı tatlı yazıyı düzenlerken bir yandan da
dramaturgi raporuna başlayıverdik. Raporda birbirimizin yazdığı yerlere neşeli dönütler verdik. Havva çalışırken biraz daha kendini soyutlamak isterken kalan üçlü daha fısır fısır takıldı 😊 Postmodernizmin okuduğumuz oyunda kapladığı yer hakkında güzelce bir sohbet ettik, eh kalanları da rapordan okumalı. Çalışmamızı ayağa kaldırıp yürüyecek bir noktaya getirdiğimizi düşündüğümüzde güzel bir akşam çökmüştü. Boğaya giden yoldan ayrılırken aklımızda sisli düşünceler vardı İstanbul’a, oyundaki kumpirciye, üç tarafı denizle kaplı olup hiç deniz kokmayan bu şehre dair…
Hatice Kübra Yücel
Comments